16 Ocak 2012 Pazartesi

Haller


Giriş
Uzandığın bu uçsuz bucaksız kumsalda, avuçlarına doldurduğun çakıl taşlarından sadece bir tanesiyim. Diğerlerinden farklı değilim, hatta biraz şekilsizim bile. Ama hepimizin birer yolculuk hikayesi var. Avuçlarına sığan yüzlerce hikayede, sonucu değistirmeyen süreçler var. Bir gün duracağını bilerek koşmak ne kadar anlamlıysa burada bulunan herkesin hikayesindeki son o kadar anlamlı. Öte yandan  evrimi evrim yapan sonucundan daha fazla süreci. Burada, bu uçsuz bucaksız kumsalda yaşanan tek şey, avuçlarındaki sonu aynı yüzlerce hikaye. Belki de bu yüzden sonsuz var.
Ama senin koyduğun isim güzel. Hayat.


Çıkış
Havanın tadı ağzımda, sırtüstü yatıyorum. Gözlerim kapalıyken bile gözlerimi dolduran bu eski güneş bir gün bitecek biliyorum. Giderek solan ışığı ile bir gün dünyayı karanlıkta bırakacak. Belki de o zaman, gözlerimiz karanlıkta görmeye alıştığında, şimdiye kadar sorulan bütün soruların cevaplarını bulacağız ve bu hiç önemli olmayacak. O zaman bütün bu kumsalı anlayacağız.

Avuçlarıma doldurup boşalttığım çakıl taşlarının hikayesini kendi hikayemle birleştirmeye çalışıyorum. Hepimizin aynı kumsalda olduğunu kabul ederek kapatıyorum gözlerimi. Bizi kıyıya vuran dalgaların sesi kulağıma doluyor. Doğarken, ölmeden o kanaldan geçene verdikleri hediye hayat. Adını koyduğun güzel hayat.
Eğer tükenmez bir kalemle tekrar yazacaksam hikayemi, başka bir şekilde var olmak için elimde fırsatım var demektir. Görebildiğim sadece yanılgıdır. Görebildiğimi binlerce değişik şekliyle görebilirim. Gerçek, gördüğüm olamaz.
Hayat benim bakamayış açımdır. Gerçeğim, bakamadığım yerde olamaz.
Benim gerçeğim bir anın içinde saklı. Süresi bir nefes.
Benim gerçeğim yok olduğuma vardığım ve bitmeyi seçtiğim noktaya denk düşüyor.
Hayat uzun bir yanılgı, an gerçek bir sonsuz.
Herkesin kendi hikayesini yazmak için bir şansı olmalı.
Hiç ölmeyeceğim ben.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder