25 Ekim 2011 Salı

kızamık

Çok üzgünüm. En çok depreme üzülmek isterdim oysa. İzin vermedi okuduklarım. 1999 depremine göre daha organize herkes, herşey. Sosyal medyanın da faydası büyük bu organize hale. Herkes elinden geleni yapıyor görünüyor, bütün facebook ve twitter hesapları devamlı güncelleniyor.

Depreme üzülmek, buna da sevinmek istiyordum bütün gün. Olmadı.

Güç çok tehlikeli bir şey. Yeri yerinden oynatabilecek gücünüz ama onu kullanacak aklınız yoksa, gelişen olayları tek taraflı değerlendirmeye yetecek kadar bilginiz varsa elinizdeki güç çok tehlikeli bir nükleer silaha dönüşüyor. Bugün okuduğum, takip ettiğim çoğu şey dudağımı uçuklatacak kadar korkunçtu.

Listemdeki çoğunluk "oh canıma değsin" edasıyla bir takım ipe sapa gelmez yazılar post etti bugün.

Topluca aklınızı mı yitirdiniz arkadaşlar? Japonyadaki deprem bile sizi daha çok etkilemiş gibi davranıyorsunuz. Haftalarca üzerinde "pray for japan" yazan japon bayraklarını facebook sayfalarınızda profil fotografı olarak kullanan, binlerce kilometre uzaktaki depremzedeler için yardım çağrılarında bulunan siz "duyarlı" insanlar, halkınızdan olan, sizin ülkenizin insanlarının başına gelen bu felakette nasıl "iş makinası istiyorsunuz, gönderdik, yaktınız, doktor istediniz, gönderdik, öldürdünüz..." diye başlayan bir yazıyı paylaşırsınız? Oradaki herkesi bütün deprem bölgesindeki insanları terörist olarak adlandırıp sonra da hangi yüzle "tabii biz yine göndereceğiz size bunları" diyebilirsiniz?

Siz kimsiniz? Onlar dedikleriniz kim?

Hala anlamadınız ki bölücülük yarı cehaletle beslenir. Bir konuyu hiç bilmiyorsanız sorun yok ama yarı biliyorsanız sorun orada başlar.

Sıcacık evlerimizde oturuyoruz, insanların çocukları kurşunlanıyor, şehit oluyor. 1 gün sonra yine biz yine sıcacık evlerimizde otururken aynı yerlerde halkımız evleri başlarına yıkılıyor hava gece -5. O küçük beyinleriniz o insanların da terörden etkileneceğini düşünmüyor mu? Bunun üzerine bir de halkınızdan olanlar evlerini, yakınlarını, hayatlarını toprağa veriyorlar. Enkazdan çıkan enkazlar onlar. Çocuklar var orada, kürt çocukları. Onlar terörden ne anlar? Açlıktan, yalnızlıktan korkudan anlıyor şu anda onlar.

Hala anlamıyor musunuz? Siz ve onlar yok. Olacaksa sadece biz olacağız bu dönemde. Gerisinin önemi yok.

Sokak çetesi değiliz biz. Biz halkız!
ve
ölüyoruz, öyle veya böyle.

......

"Milliyetçilik" demiş Einstein "bir çocukluk hastalığıdır. İnsanlığın kızamığıdır." Ben de ekliyorum; "maalesef ki bulaşıcıdır.

Evet, sosyal medya elimizdeki güçtür. Yeri yerinden oynatan, rejimleri değiştiren, devrim yapan bir güç. Aynı zamanda hastalık da bulaştırır.

Faşizm bulaşıcı bir hastalıktır, bulaştırmayın.

Ve korkmayın, nefretiniz korkunuzdan dolayı.

Önce kendinizi sevmeniz dileğiyle.