-Peki sen nasılsın?
O kadar şaşırdım ki bu
soruya. Hayatım değişiyordu, sevdiğim, hayatımı senelerce paylaştığım adam
gitmeye karar vermişti. Hayatında ilk defa büyük bir karar vermişti ve o da
gitmekti. Evi terk ediyordum, kedileri bölüşüyorduk. Bana bir şeyler oluyordu!
Bütün bunlar olurken en yakın arkadaşlar, aile fertleri, etrafımdaki herkes
kişilere değil olaya yoğunlaştı. Kocaman ağızlar görüyordum etrafımda.
Sürekli konuşan beyaz dişler, sigaradan sararmış dişler, yemek artığı kalmış
dişler. Isırmıyorlardı, niyetleri iyiydi ama o güzel dudaklarından akan sesler
yüzünden beynim zonkluyordu.
-Bence hemen ayrılın!
-Yapmayın, seneleriniz geçti. Hem, toplar belki? Hı?
- Belliydi zaten tatlım, zamanla ikiniz de daha iyi
olursunuz.
Beynim zonklamıyordu yahu! Beynim akmıştı benim.
-Peki, sen nasılsın?
20 yıl sonra çocukluğumdan çıkıp gelmiş, hiç kimsenin aklına gelmeyen soruyu sormuştu, bir kerede hem de! Gözüm doldu; hep sağ gözüm daha çabuk
ağlamak istiyor. Sol göz daha metanetli. İlk düşündüğüm bu oldu. "Sağ gözüm
neden daha çabuk doluyor acaba?" Bunu ona söylemedim. Ağlamadım da.
“Çok endişeliyim” dedim. “Sanki üzerime tavan yıkılacakmış
da altında kalacakmışım gibi bir endişe bu. Ya son nefesi o yıkıntıların
altında verirsem? Ha, bir de neden
depresyonda değilim ben? En çok bundan korkuyorum.”
Koza gibidir benim depresyonlarım, sarar sarmalar beni.
Yumuşacıktır, ucu keskindir ama. Hiç uyuşmam mesela ben depresyondayken. Tam
tersine, cam kırığı gibi olur zihnim. Yanlış bir harekette hiç acımaz keser,
kanatır. Uzun da sürer namussuz; haftalarca uyumadan yazabilirim, kitap okuyabilirim
öylece durabilirim. Davetsiz misafir diyorum ben kendisine, ne zaman gelip ne
zaman gideceği pek belli olmaz. Ama bir gün bir şekilde gider. Giderken her
şeyi derli toplu bırakır. Depresyon çıkışları yorucu ama temizdir. Hiçbir şeyi
toplamak zorunda kalmam.
Ama bu sefer? Yok, gelmedi işte. Hâlbuki tam da şimdi
ihtiyacım var kendisine. Bu zamanda depresyona girilmeyecek de ne zaman
girilecek ulan!
-Belki de bir önceki kozandan daha bir değişik çıkmışsındır.
Belki de böyle durumlarla başka bir şekilde baş etmenin bir yolunu bulmuşsundur
son depresyonunda, bilmeden?
Ya, canım benim sen 20 yıldır neredesin? Bunu da içimden söyledim. Doğru soruları
sormak üzere gelmişti sanki o gece. Doğru söylüyordu. Koza depresyon için
kullanılacak seçilmiş en ilginç kelimelerden biriydi. Koza değişim demekti
çünkü. Her depresyondan bin bir renkle çıkabildiğin gibi, bambaşka şekillerde
de çıkabilirdin.
Bununla yaşayabilirim sanırım.
Bu gecenin üzerinden dört hafta geçti. Kararlar verildi,
gerekli ağlamalar yapıldı. Teknik konular halledildi ve yepyeni bir yaşama, “bakalım
su soğuk mu” edasıyla ayakucuyla dokunuldu. Yalnız olmaktan, hala gece uyurken
tavanın üzerime düşmesinden çok korkuyorum. O kadar yalnızım ki depresyonum
bile yok, o derece. Ama düşünüyorum; o en gıcık olduğum “sen çok güçlüsün” cümlesinin
başı hayatta her şeyi kabullenmekten geçiyor.
Yollar kesişiyor, yollar ayrılıyor. Ve sen o direksiyonun başında camdan
gördüğün her şeye şahit olup, kabul ediyorsan dayanabiliyorsun uzun yol
şoförlüğüne. Aldığın her viraj sana avantaj sağlıyor ama senin avantaj umurunda
değil. Sadece yola odaklanıyorsun. Yol senin amacın, vardığın hiçbir yer yok. Gidebilmenin
verdiği mutluluk, devam etme isteği uyandırıyor.
Yol yapayalnız. Kabullenince oluyor.
Ama siz yine de bir sorun; beni seviyor muymuş?
Onu bilmiyorum ama ben sizi okumayi seviyorum.
YanıtlaSilTesekkur ederim:) ben de sizin okumanızı seviyorum
YanıtlaSilBen ne zaman biraz sessiz mutsuzluk hissetsem içimde hep aynı filmi izlerim. 'While You Were Sleeping.' Bilmem kaçıncı kez... Uyuyup uyanınca geçer diye düşünürüm.
YanıtlaSilMuhtemelen son iki yıldır da, ne zaman ilişki adına umut dilensem, hep O'nun hakkında yazdıklarını okur, kendimi iyi hissederim. Bazı özel insanlara da anlatırım bu hiç bilmediğim aşkı.
Sanırım bu defa, senden önce uyanıp havayı kontrol eden biri olmayacak. Ya da son kez belki bu ilişkinin kışına hazırlandın. Bugün okumayı umduğum son şeydi bu. Midemde ıslak bırakılmış bir havlunun sıkılması gibi bir etki bıraktı. Bana n'oluyorsa sanki... Ama hayal kırıklığına uğradım.
Sen güçlü görünen güçsüzlerdensin. Kendini koru... "Önce kendinden" ...
Günaydın Defne. Gece de olsa günaydın. Önümüz son yaz.
Meltem... Cakilip kaldim yazdıklarını okuyunca.. Neden yazdığımın kanıtıdır yazdıkların. İyi ki varsın ..
Silbazı insanlar kendini bıraksa taşımak için çok güçlü olmak gerekirmiş. işte bu bazı insanlar sırf bu yüzden kendini bırakmazmış.
YanıtlaSil